SAYGI, SENİN TARAFINDAN BAŞLAR
Benim Özsaygım, Başkasının Hatasından Büyük
Hayatta herkesin sınandığı yerler vardır.
Kimi para kaybeder, kimi hayalini. Ama bazıları en büyük kaybı hiç fark etmeden yaşar:
Kendine olan saygısını.
Ben birçok şeyi kaybettim. İnsanları, hayalleri, güzel başlamış ama çirkin bitmiş ilişkileri…
Ama bir şeyi hep korudum:
Kendi karakterimin altına düşmemeyi ve onu hep ileri taşımayı.
Herkesin Bir Eşiği Var
Bazen biri öyle bir şey yapar ki, içinden intikam almak geçer.
“Sen bana bunu mu yaptın? O zaman ben de sana…”
Ama durdum.
Kendime sordum:
Ben kimim? Ve bu davranış, ben kim olmaya çalışırken bana yakışır mı?
Ve cevap netti:
Hayır.
Ben, başkasının bana yaptığıyla karakter belirleyen biri değilim. Ben, karşımdakinin kalitesizliğiyle seviyemi indirmem. Çünkü benim özsaygım, bir başkasının yaptığı hatadan büyük.
Peki Ya Özsaygı Ne Zaman Kaybedilir?
– Aldatıldığında intikam uğruna benliğini satarsan,
– Sırf bir şeyleri “hak ettirmek” için kendi duruşundan ödün verirsen,
– Birinin seviyesine düşüp “ne yaparsa yapsın, ben de yaparım” dersen…
İşte orada kaybedersin. Karşı taraf değil, sen.
Saygı, Senin Tarafından Başlar Dedik Ya
En büyük hata, saygıyı hep başkasından beklemek. Oysa sen kendine saygı duymadığında, başkasının duyması sadece tesadüf olur. Ben aldatıldığımda, intikam için değil; saygım için çekilirim. Çünkü bana göre bir ilişki, adaletin terazisiyle değil; karakterin terazisiyle tartılır. Ve ben, aldatıldığım yerde durarak değil, çıkıp gittiğim yerde büyürüm.
Bu da zayıflık değil, kendime duyduğum en yüksek saygıdır.
“Sen de yapsan haklısın” diyenlere cevabım:
Hayır.
Ben onu haklı bulmuyorum. Ama onun yaptığına benzer bir yanıt verirsem, benim karakterim de onunki kadar düşer. Aldatılan insanın içi yanar, evet. Ama o acının gazına gelip “bende de var aynısından” dersen, aslında iki kişilik bir karaktersizlik seansına sen de dâhil olmuş olursun.
Beni Aldatan Yerde Bırakırım: Saygım Karakterime
Bazı insanlar aldatıldığında içlerinden bir ses şöyle der:
“Ben de yapayım, ödeşeyim, intikam alayım.”
Ama benim iç sesim şöyle diyor:
“Beni aldatan yerde bırakırım. Çünkü orası, artık bana yakışmayan yerdir.”
Bu yazıyı okurken, belki bana “pasif”, “saf” ya da “kolay affeden” diyebilirsin. Ama seni temin ederim ki, bu bir “pasiflik” değil, tam anlamıyla bir karakter farkıdır.
Benim öfkemi içimde sindirmem, bağırıp çağırmamam, bana yapılanı aynısıyla iade etmemem; beni aciz değil, kendine hâkim biri yapar.
Ama Ben Şunu Seçtim:
Sana zarar vereni affetmek değil, kendimi unutmamak bir ilişki ne kadar büyük olursa olsun, özsaygımın gölgesinde kalamaz. Kimseye, benim değerimi ayaklar altına alma izni veremem. Ve evet, bazen bu duruşun adı “soğukluk” oluyor,
Bazen “gurur”…
Ama ben biliyorum:
Bu duruşun adı kendime duyduğum sevgi.
Aldatılmak mı?
Olabilir. Başımıza geldi. Ama mesele o değil.
Mesele, senin kendine bunu yapıp yapmadığın.
Biri seni aldatırsa bu onun tercihi. Ama sen, onu örnek alıp karakterinden ödün verirsen, işte o senin tercihin.
Son Sözüm Şu:
Ben intikamla büyümem,
İyileşerek büyürüm.
Kendime ihaneti asla göze alamam.
Çünkü beni aldatanı affetmeyebilirim, ama asıl asla affedemeyeceğim şey:
Kendime ihanet etmemdir.
Bu yazı belki benden alışık olmadığınız o keskin, süslü anlatımla yazılmış olabilir; farkındayım. Ama mesele yalnızca bir kırgınlık ya da bir anlık öfke değil... Mesele, benliğime, özsaygıma gösterdiğim özenin sıradan kelimelerle anlatılamayacak kadar derin olması. Bu yüzden bu kez, yaşadığım her duyguyu hem kendime hem de okuyan herkese bir farkındalık olarak bırakmak istedim.”
Çünkü bazı konular tek bir cümleyle değil, ruhla anlatılır ve insan bazen kendini savunmak için değil, kendine şahitlik etmek için yazar.
Yorumlar
Yorum Gönder